Bu Blogda Ara

5 Ağustos 2011 Cuma

TEOMAN RESMİ ACIKLAMASI VE BİOGRAFİSİ

sevgili arkadaşlar; müziği bırakıyorum. ya çok çok uzun bir süre. ya da büyük ihtimalle, hiç dönmemek üzere. 3 eylül berlin son konserimdir.

anlatayım nedenini;
önce küçük bir açıklama; sanatçı denilen yaratık, dünyayla çözemediği bir sorununu başkalarına saçma gelecek bir işi çok önemseyerek halletme yoluna giden kişidir. benim durumumda gitar çalmak, şarkı söylemek vs. oluyor bu saçma iş. ama ben şarkı yazma işini hep çok önemsedim, onu hep kolladım. hayallerimdeki kahramanlarımla yarıştım, bu dünyaya inmedim bile. çok sevdiğim şarkılarımı yazdım.
hep olduğum kişi kalayım diye de çok uğraştım, çok çalıştım. bir kaç prensibim oldu, onları da kollamaya çalıştım. her zaman istediğim kadar iyi bir insan olamadım. ama çalıştım.
küçücükken bu ülkede rock müziğe dair bir hayal kurdum, nerede ne varsa takip ettim, ardına düştüm, her şeyini gözledim, inandım. hayal olduğunu bile bile.

neyse, işte bu hayal artık beni tatmin etmiyor. kendimi, arkadaşlarımı hayalkırıklığı içinde görüyorum. bir özgürlük ve gerçeklik duygusu peşine düşmüştüm, pozisyonum meğer onu temsil etmiyormuş. sadece sahnede yaşayabildiğim bir hayal bu çünkü. bir çok arkadaşımdaki hayal kırıklığı bende de var.
bu hayal beni tatmin etmeyince, önemli olmadığını bildiğim diğer bazı hayallerimi sembolik olarak şu önümüzdeki 1,5 senede gerçekleştirip müziği bırakayım bari dedim, daha da çok çalışmaya karar verdim. gizli tuttum kararımı, kimseye de söylemedim. hatta yalan bile söyledim çalışanlarıma.
ama bir süredir kendime bakıyorum ve çok yorgunum. o yüzden pes diyorum. böylece düzelmesi aslında çok uzun yıllar sürecek problemleri 1,5 senelik bir intihar saldırısına dönüştürmeyeceğim. gerçekte bir önemleri yoktu, hayatın gerçekleriyle uğraşmamak için hayal edilmiş şeylerdi. inanması her zaman kolay olmuyor.
böylece, boşu boşuna kendimi de, çalışan dostlarımı da yormamaya karar verdim. kendimi yorarken, onları da çok yordum, üzdüm. çok teşekkür ederim hepsine .
sizlere de.
bu bir hüzün yazısı değil, bir rahatlama yazısıdır. 
                                                     
                            TEOMAN BİOGRAFİ

Teoman, 20 kasım 1967’de Giresun’da doğdu. Avukat olan babası, sanatçı 2.5 yaşındayken öldü. Liseyi Kültür Koleji’nde okuduktan sonra lisans öğrenimi için boğaziçi üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde kaydoldu ve bu bölümü bitirdi. Masterını ise istanbul üniversitesi’nde Kadın Araştırmaları üzerine yaptı. Tez konusu ise “Çizgi Romanlarda Kadının Rolü” oldu.
Sanatçı, müzik kariyerine 1986 yılında kurduğu Mirage adlı grupta vokal yaparak başladı. Grup dağıldıktan sonra ise Mavi Sakal, Indians, Black Rose gibi gruplarla çalıştı, daha sonra da solo çalışmalarına başladı. 1996’da Roxy Müzik Yarışması’nda “Ne Ekmek Ne de Su” şarkısı en iyi beste ödülünü, “Yollar” şarkısı ise en iyi söz ödülünü aldı. Teoman’ın ilk albümü de aynı yıl çıktı.
1996 tarihli bu ilk albümün adı “Teoman” idi. Daha sonra “o”, “17”, “Gönülçelen”, “Teoman 2003”, “En Güzel Hikayem” ve “Renkli Rüyalar Oteli” ve remiks albümleri geldi. “O” şarkısının video klibi, 1998’de cumhuriyet gazetesinde tarafından yılın en iyi klibi seçildi. 2000’de ise Altın Kelebek En İyi Pop Sanatçısı ödülünün sahibi oldu.
Teoman, aynı zamanda "Mumya Firarda" (2002), "Banka" (2002), "Romantik" (2002), "Balans ve Manevra" (2004) filmlerinde rol aldı. Bunun yanı sıra "Balans ve Manevra"nın senaryosunu yazdı, film müziklerini yaptı ve yapımcılığını üstlendi. "Romantik" filminin müzikleri de kendisine ait.
Teoman, şu anda Cihangir’de oturuyor. Beyoğlu’nda gezmeyi çok seviyor çünkü şarkılarının ilham kaynağı orası, Beyoğlu’nun renkli hayatlarından besleniyor. David Bowie, Mazhar Alanson, Leonard Cohen, Radiohead, U2 dinliyor. Sertab Erener, Şebnem Ferah ve Demir Demirkan’la yakın arkadaş. Ahmet Altan ve Haşmet Babaoğlu okumayı seviyor. Türkiye'nin en iyi söz yazarlarından biri olarak kabul ediliyor, ayrıca albümlerindeki şarkıların birçoğunun söz ve müziğini kendisine ait.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Paranoyak Takılmalar

Durup durup aklıma takılan bazı şeyler olur.
Daha önceleri geceleri başımı yastığa koymamla basmaya başlayan bu bitmez sorularımın esiri olmamak için yatma saatlerimi epey geciktirdiğim bile oldu. Öyle böyle değil! Bildiğiniz paranoyaklık hali.

Kaşığa neden kaşık adı verildiğini düşünürken, kaşığın ilk keşfine kadar gerileyen sorular... Kendi kendime yüzlerce kez 'saçmalama diyen demiş boşver dal hayallere...' desemde, hayal nedir sorularıyla karşılaşmaya başlayınca iflah olmaz bir umutsuz vaka olduğuma inanmaya başladım. Önceleri sadece geceleri başıma gelen bu saçmasapan sorgulamalar giderek gündüz saatlerine yayılmaya başlayınca paylaşmaya karar verdim. Belki aranızda benden birileri vardır, birlikte toplu terapi yapar ya soruların yanıtlarını bulmakla ömrümüzü yeriz, ya da birbirimize güler iyileşiriz;)
Google gibi bir arama motorunun dünyanın tüm bilinmeyenlerini bilmemize olanak tanıdığını unutmuyorum ama mantıklı sorular için!

Evlilik için neden 'dünyaevi' denir? Buyrun sorun Google'a? Bir dünya dünyaevi açıklaması var ama neden denir... bunun açıklaması yok!

Çoğunluğun beğenmediği film, kitap, müzik neden hep liste başlarında yer alır? "Ayy bu adamdan nefret ediyorum!" dediği halde neden insan ısrarla adamın görüntülerini izlemeyi sürdürür?

Esprili insanların çoğu neden küfürbazdır ya da argo sözcükler kullanır? Küfür komik bir şeyse, neden insanlar kendilerine küfredildiğinde kızarlar?

Çok gülünce ağlanacağının bilimsel bir ispatı var mıdır?
Biz Türkler hemen her konuda espri üreten bir milletiz. Cenaze evinde kıkırdaşıp gülmemize bile "sinirler bozuk" diye kılıf uydurmaya çalışırız ama ben buna inanmıyorum. Ölen dünyanın en aksi adamı bile olsa yaratmış olduğu komik durumlar vardır, bunları anıp gülmek ölene saygısızlık filan değildir! Sonuçta biz her durumda gülünecek bir şeyler bulabiliyorsak, eh ağlanacak bir şeylerde olduğuna göre... "neden çok ağladık inşallah çok gülmeyiz demiyoruz?" Takıntılı mıyız?

Denize dizlerine kadar girip, orada dakikalarca beklerken neden ikide bir plajda güneşlenen yakınlarına "gelin su harika" diye gaz verir insanlar? Sen su kontrolünden sorumlu tatilci misin?

Havanın soğuk,sıcak ya da güzel olduğunu herkes anlayabilecek kapasitedeyken, sıcak soğuk yakınmalarının anlamı nedir?

İlk kim konuşmayı denemiştir? Ne demiştir? Sözcüklere anlamlar nasıl yüklenmiştir? Neden hayır olumsuzdur, evet olumludur? Kimin kafasının altından çıkmıştır? Babanın erkek kardeşi neden amca, kız kardeşi neden haladır? Ne anlamı vardır?

Twitter üyesiyim bildiğiniz üzere...
Kafamda twitterın dişi kullanıcıları için bir dolu soru! Kendilerine sorsam... "sapık mısın?" diye sorabilirler, açıkcası çekiniyorum;) Neden erotik rumuzlar, erotik fonlar, erotik profiller? Sakıncası yok tabi ki. Ama neden bunların sahibi dişiler?
Buna bağlı hemen bir diğer aklıma takılan, madem bu kadar iddialısınız ee neden kimliğinizi saklıyorsunuz? Ayıp mı? Ayıpsa derdiniz ne? Bu ne turşuysa bu ne perhiz durumu bile yok!

Kısaca...
Yukarıda dile getirdiklerim aslında basit görünebilir. Ama verdiği rahatsızlığı anlatamam.;(
Havuzun bir türlü doldurulamamasını, karşılıklı kalkan iki otobüsün bilmemkaç km hızla gittiklerinde hangi noktada karşılaşacaklarnın anlamsızlığını bile teslim ettiler, ders programlarından çıkardılar ama benim "neden kaşığa kaşık denmiş ki?" soruma hala bir yanıt yok.

Varsa sizin de takıldığınız sorular paylaşalım mı? ;)