Bu Blogda Ara

23 Aralık 2010 Perşembe

Karmate13 Ocak perşembe akşamı TAKSİM/Jolly Joker Balans'da KARMATE -

KARMATE; Lazca su değirmeni anlamına geliyor. Karadeniz müziğinin yeni seslerinden güzel bir grup, ilk albümleri ‘nani’ ile gönüllerde ayrı bir yer edindiler.
Daha çok anonim türküleri seslendiren KARMATE, Karadeniz müziğinin son zamanlarda çıkardığı en iyi gruplardan bir tanesi.
KARMATE ikinci albümü olan ‘navino’yu da piyasaya çıkardı. Karadeniz müziğine hizmet eden böylesi grupların her geçen gün artması, kendi düş ve düşünceleri ile Karadeniz müziğini yozlaştırmadan, katkı sağlaması çok güzel. KARMATE Gurubunun solisti Resul Dindar.



Karmate olarak Artvin’den müzik yolculuğuna başladınız. Artvin bu konuda bereketli topraklara sahip, özellikle Kazım Koyuncu’dan sonra…
Evet, doğru. Bölgeye baktığımız zaman Artvin’den yorumcu Rize’den de enstrüman icracısı daha çok çıkıyor. Artvin’de özellikle Kazım Koyuncu’dan sonra müzik grupları çıktı. Aslında, Kazım Koyuncu’da insanlar kültürlerinin ne kadar değerli olduğunun farkına vardı. Onun müziğinde kültürlerini, kendi dillerini gördüler, merak edip yaşadıkları coğrafyayı araştırdılar bu da turizm başta olmak üzere birçok şeyi etkiledi. Kazım Koyuncu’nun müziği herkesi etkiledi. O sesin geldiği toprakları merak etti insanlar… Müzikle alakalı olarak gençler belki de kendilerinde cesaret buldular. Kazım koyuncu, cesaret verdi, bu anlamda gençlere yol açıt, çok güzel bir örnekti bizler için. Kazım Koyuncu, Birol Topaloğlu, Fuat Saka, Volkan Konak Karadeniz müziğinin özüne hizmet eden örnek sanatçılardır.

Son yıllarda özellikle Karadeniz müziğinin aslından çok uzaklaştırıldığını ve bunun da ‘geliştirmek’ adı altında yapıldığını görüyoruz…
Aslında ben Karadeniz müziğinin çok fazlada geliştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki: düşünün doğayı ne kadar geliştirebilirsiniz ki… Bence doğa ve müzik bir bütündür. Sanatın dili doğanın içerisindedir, onu çok fazla bozmamak lazım. Çok farklı şeyler yapma adına farklı enstrüman, farklı tarzlar denendiği zaman o müzik doğallıktan çıkar. Karadeniz müziği çok zengindir ama bir yerde de durmak gerekiyor. Bu müziği icra eden kişinin bu konuda kendine sınır koyması lazım, Karadeniz müziğini çok fazla değiştirmemek, içeriğini çok karıştırmamak gerektiğini düşünüyorum. O kültür neyse öyle kalmalı.

Kazım Koyuncu bunu başardı. Yaşasaydı müzikal anlamda neler yapardı diye merak ediyorum…
Aslında bunu çok insan merak etmez ve sormaz. Hep şunu derler; Kazım Koyuncu yaşasaydı Karadeniz müziği çok daha iyi yerlere gelirdi. Ama zaten Karadeniz müziği çok iyi yerlerde şu anda… Bundan daha iyi nereye gidebilir ki? Bu müzik şu anda çok güzel bir yerde, bundan daha farklı bir yere götürülmeye çalışılırsa bozulur diye düşünüyorum. Zaten bununda şu anda çok kötü örnekleri var müzik piyasasında. Sanatın hangi dalıyla uğraşırsa uğraşsın bence sanatçının yaşama dair bir tavrın, bir duruşun olmalı. Kazım Koyuncu’da bu vardı. Kazım’dan sonra Karadeniz müziğinde bir hareketlenme oldu bu hareketlilik hala devam ediyor. Karadeniz müziğinde bir rant var. Bu müziği her toplum dinleyebiliyor.
"KARMATE olarak kimseyle rekabet içerisinde değiliz. Bize göre, herkes başkadır, herkes yaptığı müzikle güzeldir. "

Karadeniz müziğinde tek enstrümana bağlılık ve son yıllarda ortaya çıkan yeni müzik grupları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müziğimiz sadece bir enstrümana bağlı kalmaktan çıktı, daha fazla enstrümanların kullanıldığı, Karadeniz’e yakışan bir müzik var şuanda. Bence ne kadar çok müzik grubu ortaya çıkarsa Karadeniz müziği de o kadar zenginleşir ve güzel yerlere gelir. Aslında toplumumuz da müzik konusunda bilinçlendi, neye alkış tutması, neye değer vermesi gerektiğini biliyor. Kazım’dan sonra Karadenizli müzisyenlere inanılmaz bir koruma içgüdüsü de gelişti. Karadeniz insanı özellikle genç sanatçılarına sahip çıkmaya başladı, konserlerine gidiyor, albümlerini satın alıyor. Dolayısıyla bu durum müzik piyasasını da hareketlendirdi, müzik şirketleri de Karadeniz müziği yapan herkese albüm yapmaya başladı. Bence Karadeniz’den çıkan müzik grupları bu işi iyi götürüyor.

KARMATE olarak hangi düşüncelerle yola çıktınız?

İnsan icra ettiği sanatın arkasında durmalıdır. Ben sahne arkası saklanan biri değilim, her zaman dinleyicilerimin arasındayım. Onların sorularına cevap veriyorum. Biz KARMATE olarak bu yola çıktığımızda benim aklımda şu vardı; Karadeniz’in hak ettiği o müziği devam ettirmek, topraklarına ve kültürüne sahip çıkmak. Ben bu anlamda yeteneğimi biliyordum. Kendimi en iyi nerede ifade edebilirdim bunu zaten çok önceden keşfetmiştim. Bu anlamda yapacağım tek şey müzikti. Ama bunun bir amacı da olması gerekiyordu. Yaptığım müziğin bir işe yaraması, bir yerlere faydasının olması gerekiyordu. Bir anlamı olmalıydı. Bu nedenle Karadeniz müziği çok iyi bir tercihti, çünkü bu zaten benim kültürümdü.
"Biz Karadeniz müziği yapıyoruz, yüklendiğimiz misyonun da farkındayız, o nedenle daha çok çalışmak, daha iyi müzik yapmak zorundayız. "
İstanbul gibi bir metropolde müzik yapmak, orada yaşamak nasıl bir etki yaratıyor?
Dört yıldır İstanbul’dayım kültürel anlamda oradan hiçbir şey almadım. Aksine bendekileri İstanbul’a verdim. Karadeniz dışında bulunduğum hiçbir yere konsantre olamadım, kendimi de oralara yakıştıramadım. O büyük şehirlerdeki kalabalıklar, beton yığınları hiç bana göre değil. Bunun dışında kulağıma gelen sesler de kötü. Oysa memleketimde derelerin sesini çok güzel duyabilirsin, kuşların sesini duyabilirsin, kısaca doğanın sesini duyabilirsin. Bir de alıştığımız sesler var, Karadenizli müzik yorumcularının tınılarına yansıyan bir yanıklık vardır. Bu bizim yaşadığımız doğa ile alakalı. Karadeniz doğasının bize verdiği bir ayrıcalık, bir güzelliktir bu...

Sahneye çıktığınızda müzik yapmak dışında bölge ya da ülke sorunlarıyla ilgili olarak sosyal mesajlar veriyor musunuz?
Her şeyde olduğu gibi müzikte de samimiyet çok önemlidir. Karmate olarak amacımız müzik yapmak, bu yolda yürüyoruz. Önceliğimiz kültürümüzü müzikle duyurabilmek, daha sonra sosyal sorunları dile getirmek. Biz müzikal anlamda kendimizi ortaya koymaya, ispat etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de kendimizi görmeye çalışıyoruz. Bütün bunlardan sonra tamam ben bu insanların haklarını savunabilme sorumluluğunu üzerine alabilirim diyeceksin, o zaman konuşmaya başlayacaksın. Bizim için daha çok erken, biz şu anda sadece müzik yapıyoruz. Sahneye çıktığınızda müzik dışında çok şey söyleyebilir insan. Mikrofonu eline alan çoğu insan bunu sömürü aracı olarak kullanabiliyor. İnsanlardan neleri götürebilirim düşüncesi var. Aslında ne verebilirimden çok ne alabilirim var. Yaptığı sanatı insanların duygularını sömürme aracı olarak kullananlar da var. Kendini daha popüler yapabilme çabası birçok sanatçıda var.


Bizim gidecek daha çok yolumuz var, kendimizi en iyi ifade edebileceğimiz müziği yapacağımız yere kadar gideceğiz. Biz KARMATE’yiz. Bu değirmeni suyu da dinleyicilerimizden, halkımızdan geliyor. Su geldiği sürece değirmen çalışmaya, üretmeye devam edecek.

Biraz da piyasaya çıkardığınız albümlerinizden bahsedelim…
KARMATE çıkardığı iki albümü de anonim türkülere ayırdı. Bu albümlerimizde yok olmaya yüz tutmuş türküler ve dörtlükler var. Biz bu türküleri bir nevi kayıt altına almış olduk, arşiv gibi düşünebiliriz. İki albümü de kısa sayıla bilecek aralıklarla piyasaya sunduk. Bu türküleri neden daha sonraya saklamadığımızı sorarsanız: aslında bu kadar kısa aralıklarla albüm çıkartmaya bilirdik. Ama bu değirmen sürekli üretiyor. Biz insanlarımıza çok güzel türküler armağan ediyoruz. Bunu bekletmenin bir anlamı yok.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Paranoyak Takılmalar

Paranoyak Takılmalar

Durup durup aklıma takılan bazı şeyler olur.
Daha önceleri geceleri başımı yastığa koymamla basmaya başlayan bu bitmez sorularımın esiri olmamak için yatma saatlerimi epey geciktirdiğim bile oldu. Öyle böyle değil! Bildiğiniz paranoyaklık hali.

Kaşığa neden kaşık adı verildiğini düşünürken, kaşığın ilk keşfine kadar gerileyen sorular... Kendi kendime yüzlerce kez 'saçmalama diyen demiş boşver dal hayallere...' desemde, hayal nedir sorularıyla karşılaşmaya başlayınca iflah olmaz bir umutsuz vaka olduğuma inanmaya başladım. Önceleri sadece geceleri başıma gelen bu saçmasapan sorgulamalar giderek gündüz saatlerine yayılmaya başlayınca paylaşmaya karar verdim. Belki aranızda benden birileri vardır, birlikte toplu terapi yapar ya soruların yanıtlarını bulmakla ömrümüzü yeriz, ya da birbirimize güler iyileşiriz;)
Google gibi bir arama motorunun dünyanın tüm bilinmeyenlerini bilmemize olanak tanıdığını unutmuyorum ama mantıklı sorular için!

Evlilik için neden 'dünyaevi' denir? Buyrun sorun Google'a? Bir dünya dünyaevi açıklaması var ama neden denir... bunun açıklaması yok!

Çoğunluğun beğenmediği film, kitap, müzik neden hep liste başlarında yer alır? "Ayy bu adamdan nefret ediyorum!" dediği halde neden insan ısrarla adamın görüntülerini izlemeyi sürdürür?

Esprili insanların çoğu neden küfürbazdır ya da argo sözcükler kullanır? Küfür komik bir şeyse, neden insanlar kendilerine küfredildiğinde kızarlar?

Çok gülünce ağlanacağının bilimsel bir ispatı var mıdır?
Biz Türkler hemen her konuda espri üreten bir milletiz. Cenaze evinde kıkırdaşıp gülmemize bile "sinirler bozuk" diye kılıf uydurmaya çalışırız ama ben buna inanmıyorum. Ölen dünyanın en aksi adamı bile olsa yaratmış olduğu komik durumlar vardır, bunları anıp gülmek ölene saygısızlık filan değildir! Sonuçta biz her durumda gülünecek bir şeyler bulabiliyorsak, eh ağlanacak bir şeylerde olduğuna göre... "neden çok ağladık inşallah çok gülmeyiz demiyoruz?" Takıntılı mıyız?

Denize dizlerine kadar girip, orada dakikalarca beklerken neden ikide bir plajda güneşlenen yakınlarına "gelin su harika" diye gaz verir insanlar? Sen su kontrolünden sorumlu tatilci misin?

Havanın soğuk,sıcak ya da güzel olduğunu herkes anlayabilecek kapasitedeyken, sıcak soğuk yakınmalarının anlamı nedir?

İlk kim konuşmayı denemiştir? Ne demiştir? Sözcüklere anlamlar nasıl yüklenmiştir? Neden hayır olumsuzdur, evet olumludur? Kimin kafasının altından çıkmıştır? Babanın erkek kardeşi neden amca, kız kardeşi neden haladır? Ne anlamı vardır?

Twitter üyesiyim bildiğiniz üzere...
Kafamda twitterın dişi kullanıcıları için bir dolu soru! Kendilerine sorsam... "sapık mısın?" diye sorabilirler, açıkcası çekiniyorum;) Neden erotik rumuzlar, erotik fonlar, erotik profiller? Sakıncası yok tabi ki. Ama neden bunların sahibi dişiler?
Buna bağlı hemen bir diğer aklıma takılan, madem bu kadar iddialısınız ee neden kimliğinizi saklıyorsunuz? Ayıp mı? Ayıpsa derdiniz ne? Bu ne turşuysa bu ne perhiz durumu bile yok!

Kısaca...
Yukarıda dile getirdiklerim aslında basit görünebilir. Ama verdiği rahatsızlığı anlatamam.;(
Havuzun bir türlü doldurulamamasını, karşılıklı kalkan iki otobüsün bilmemkaç km hızla gittiklerinde hangi noktada karşılaşacaklarnın anlamsızlığını bile teslim ettiler, ders programlarından çıkardılar ama benim "neden kaşığa kaşık denmiş ki?" soruma hala bir yanıt yok.

Varsa sizin de takıldığınız sorular paylaşalım mı? ;)